Ticaret Bakanlığı’nın 2017 yılı verilerine göre Türkiye lojistik sektörünün büyüklüğünün 300 milyar TL ve 2018 yılında ise 372 milyar TL’ye ulaştığını anımsatan Eldener, şöyle devam etti: “Ancak ortaya çıkan artışta organik büyümenin yanı sıra döviz kurlarındaki dalgalanmalar da etkili oldu. 2018 yılının Ağustos ayından itibaren tüm sektörlerde olduğu gibi lojistik sektöründe de yurt ekonomisindeki dalgalanmanın ve global ticaret savaşlarının etkisi hissedildi. İthalat yüklerinin azalmasıyla AB ülkelerinden boş dönen TIR’lar oldu. Bu da ihracat navlunlarının yükselmesine neden oldu. GSMH’nın yaklaşık yüzde 10 ila 12’sini oluşturan lojistik sektörünün mevcut yerini kaybetmemesi büyük önem taşıyor. Bundan dolayı olası dalgalanmalara karşın doğru yatırımlarla finansman kaynaklarını en verimli şekilde kullanarak, 2019 yıl sonuna doğru belirli bir ivmeyi yakalamayı umuyoruz.”
STRATEJİK KONUM
Türkiye’nin coğrafi konumundan kaynaklanan avantajlarının kürsel pazardaki yerinin korunması açısından büyük önem taşıdığına işaret eden Eldener, “Küresel anlamda ilgi çekebiliyoruz. Mersin ve İzmir Türkiye’nin lojistik üs olmasında rol alıyor. Yurtdışında ise Almanya, Hollanda, Singapur ve Hong Kong öne çıkıyor. Bu ülkeler stratejik konum ve lojistik merkez niteliğinde olmalarından dolayı büyük önem taşıyor. Söz konusu ülkeler Lojistik Performans Endeksi’nde yerini korurken, her zaman ilk 15 içinde yer alıyor. Lojistik Performans Endeksi’nde Almanya ilk sırada yer alırken ikinci sırada İsveç ve üçüncü sırada Belçika bulunuyor. Almanya altyapı, lojistik yeterlilik ve kalite alanlarında öne çıkıyor. Dolayısıyla verimlilik düzeyi ve gümrük alanında istikrarlı bir performans gösteriyor. Hollanda gösterdiği gelişim ve yenilikçi yaklaşımlarla, Singapur gümrük alanında kuvvetli bir yapıya sahip olmasıyla, Hong Kong ise tedarik zinciri yönetiminde başarılı olmasıyla bu endekste başarılı ülkeler arasına giriyor” ifadesini kullandı.
