İşbirliği kuruluşların; TİM, TOBB, DEİK veya bunlar tarafından kurulan ve/veya en az %51 oranında hissesine sahip olunan şirketler, kullanıcıların ise; ihracatçı birliğine üye şirketler ile TİM, TOBB, DEİK, ihracatçı birlikleri, ticaret ve/veya sanayi odaları, sektör dernekleri ve kuruluşları ile imalatçıların kurduğu dernek, birlik ve kooperatifler olduğunu görüyoruz.
Yurt dışında, ihraç ürünlerinin dağıtımı ile ilgili depolama, yükleme/boşaltma, sevkiyat, elleçleme, tehlikeli madde hizmetleri, kargo birleştirme/bölme, soğuk depolama, dağıtım vb. işlerini gerçekleştirecek. Uluslararası taşımacılık ve lojistik amaçlı düzenlenmiş merkezler tesis edecek ya da kiralayacak. Sonra da kapsamı oldukça geniş tutulmuş olan kullanıcılara bu işlerle ilgili hizmet satacak. Destek kapsamındaki YDLM'lerde yalnızca Türk ihraç ürünlerine yönelik hizmet verilmesi esas olacak. Özetle, anlaşılan budur.
Bu konuda bir destek politikası talebi, herhalde işbirliği kuruluşlardan gelmiş. Cumhurbaşkanlığı makamı da bu talebe teveccüh göstermiş. Ömrünü bu bahsedilen işlerin içerisinde geçirmiş birisi olarak anlayamadığım bir husus var. İhracata yönelik en büyük ticaret partnerlerimiz AB ülkeleri olup, ihracatımızın yarısından fazlası Birlik ülkeleri varışlıdır. Sadece Almanya, İtalya, Fransa ve İngiltere'ye olan ihracatımız, tüm ihracatımızın neredeyse %25'ini teşkil etmektedir. Bundan da şu sonuç çıkar ki, konumuz olan hizmet üretimi ve satışına verilmesi amaçlanan destek, başta bu 4 ülke olmak üzere genelde AB içerisinde açılacak YDLM'lere yönelik olacaktır.
Gelgelelim bu ülkeler lojistik altyapısı, işletme teknikleri, ulaştırma ve istihdam gibi konularda gelişmelerini bizden on yıllar önce tamamlamış ve her daim ilerletmekte olan ülkelerdir. Lojistik merkezi işletmeciliği bu ülkelerde başlı başına bir endüstri haline gelmiş olup, her talep edenin ihtiyacı ve kesesine göre adımbaşı diyebileceğimiz lokasyonlarda hizmet vermektedir. AB'de yerleşik olup ülkemizden mal tedariki yapan çoğu global marka, zaten kendi lojistik merkezi çözümlerini geliştirmişlerdir. Durumu böylece tarif ettikten sonra anlayamadığım hususa geliyorum. YDLM işine soyunmayı düşünen işbirliği kuruluşların, hizmeti kime satacaklarının hesabını da yapmış olmaları gerekiyor. Neticede bu konuda ülkemizin en uzman kişilerini barındıran kuruluşlardan bahsediyoruz. İşte ben, yaptıklarını varsaydığım bu hesabı anlayamıyorum.
Cumhurbaşkanımız muhakkak ki bu karara imzasını, büyük küçük ayırt etmeksizin, tüm müteşebbislerin menfaatini gözeterek atmıştır. Örneğin bir ihracatçı ya da taşımacı, bu hizmeti şu ya da bu ülkede açılacak merkezlerden satın almaya taliptir diyelim. Hizmetin maliyeti ve kalitesi şu an aldığından daha uygun olacaksa, neden olmasın? Milli hisleri okşaması da çabası. Ama fiyat/kalite oranı daha cazip olmayacaksa, o noktada hiçbir hisle hareket edilmesi beklenemez. Günümüzün gerçeği budur. Bunu da en iyi işbirliği kuruluşlarının bildiklerinden eminim.
Bu girişim mesela Afrika’ya yönelik projeler için bir vizyon olabilir. Son yıllarda Kara Kıta’ya olan siyasi ve ticari teveccühümüz gayet olumlu rüzgârlar estiriyor düşüncesindeyim. Mısır, Libya, Tunus, Cezayir, Fas beşlisi önümüzdeki dönemlerde ihracatımızın %10 barajını zorlayacak gibi duruyor. Senegal, Gana, Nijerya, Etiyopya ciddi ihracat hedeflerimiz olmaya aday. Alın size YDLM girişimi için gelecek vaat eden ve eminim ki bunun ihtiyacı içerisinde olan sahalar. İlk yapan başarır ve kalır diye bir kural olmasa da ilk olmanın avantajlarını saymama gerek yok. Şu anda Almanya yahut İngiltere’de belki sektörel medyanın bile dikkatini çekmeyecek böyle bir girişimin, Afrika’da oldukça önemli hatta yerine göre sansasyonel bir gelişme olarak algılanması gayet mümkün.
Ülkemizden bir çıkabilsek, ihraç mallarımızın gideceği yere ulaşmasında fazla bir engel kalmayacak. İhraç malının taşıma aracına yüklenmesinden sonra sınır kapısına/limanına intikal ve ülkeyi fiilen terk süreleri YDLM açmayı düşündüğümüz ülkelerdeki süreler ile eşitlenmedikçe, oralarda YDLM işletmeciliğine soyunmanın suya tersinden dalmak misali bir girişim olacağını düşünmeden edemiyorum. Haddim değil ama işbirliği kuruluşlarına öncelikle fabrika rampasından ülke topraklarının terk edilişine kadar geçen süreyi iyice analiz etmeyi ve bu sürenin kısaltılmasını hedefleyecek faaliyetlerde bulunmayı öneriyorum. Lojistik işler için mevcut imkânlar her talep ve keseye göre zaten sınırsız. İhracatçısıyla, taşımacısıyla müteşebbisin esas baş ağrısı varış noktasına kadar. Vardıktan sonra değil.
Şerafettin Aras
Hilal Trans