Medyaya bir haber düştü: “Kırmızı ışıkta geçen yargıç istifa etti!”
Yer: İspanya
Yönetim şekli: Kraliyet ve parlamento
Din: Hıristiyan
Hukuk: Aksamadan işliyor
Tesiri: Kraliyet ailesi dahil…
…
Biz? Müslümanız… Elhamdülillah’ı da kimseye bırakmadan… Yani, bunu Alman polisine de 30 yıl kadar önce şöyle tercüme edebilmiştim, hudut kapısında, ‘hangi dinden olduğum..’ sorusuna cevaben; “Allah’a teşekkürler olsun ki, Müslüman’ım!..” (Gott sei dank, dass ich ein Muhammedan bin…)
O da hemen koluma sıkıca yapışıp-sarsarak hiddetle sormuştu: “ Neden, Hıristiyan olmak kötü bir şey mi?” ve eklemişti, kolumu da bırakmadan: “Allah' a teşekkürler olsun ki, ben de Hıristiyanım!” Sol kolunda üniformasının üzerindeki Alman bayrağının üstüne de bir şaplak atarak noktayı koydu: “Ve Alman olduğumdan!...” o da Elhamdülillah kapsamında iftihar ediyordu…
…
Müslümanı ve Türk’ü tarif ederken hep öğündüğümüz söylemlerin, prensiplerin, kapsamların bizler ne kadar tersindeyiz ve Hıristiyanlar, ateistler ne kadar tam bizimkileri yaşıyorlar, yaşatıyorlar… Bu haber, bana ayrıca bunları da çağrıştırdı:
İsveç Kralı Güstaf da 5 yıl kadar önce hız sınırını aşınca, para cezası ödememiş miydi?
Bulgaristan’da bir parlamenter, yolda çarptığı yayanın öldüğünü sanarak, intihar etmemiş miydi? Macaristan’da bir bakan, trafik kuralını çiğneyince, bakanlıktan ve vekillikten istifa etmemiş miydi?
…
Bize gelince…
“Nasıl methedeyim, sevdiğim seni..” türküsünün tam tersinde değil miyiz Allah aşkına?
Hürriyette tam sayfa röportaj veren –sözde hukukçu- milletvekili şöyle dememiş miydi?:
“Tokat’lıyım, amma; yaşadığım, hafta sonları gidip- geldiğim İstanbul-Ankara arasındaki hız sınırlarına isyan ediyorum. Saatte 270 km den aşağı basmıyorum…”
10. Cumhurbaşkanımız Sn. Ahmet Necdet Sezer de hukukçu idi ve makam otosunun eskortlarını da kırmızı ışıkta durdurduğunu görünce, içinde bulunduğum belediye otobüsünden, el sallayıp -çok güzel- işareti de yapmıştım, el sallayarak uzaklaşmıştı.
O’nun dışında, hep cumhurbaşkanlarının, başbakanların, bakanların, seçim konvoylarının, vekillerin hep trafiğimizi alt-üst ettiklerini, aksattıklarını yaşamaktayız…
Hâkim-savcı sınıfımız mensupları; trafik polislerimizce kontrol/uyarı için durdurulduklarında; “polisimize küfür vd hakaretleri edenleri” olduğunu, 1 den fazla memurdan işittim, özellikle de sayfiye yerlerinde… “Ulan, sen beni nasıl durdurursun? Ben buraya bu kuralları “…şettire …şettire stres atmaya geldim… Defol!...”
Eh; böyle “yasamamızın”, böyle de “yargısı” olur!... Aşağıdaki habere de bakınca, sizler karar verin; “Elhamdülillah” ı kimin hak ettiğine, trafiğimizin neden düzelmediğine ve nasıl düzelebileceğine… Kırmızı ışıkta geçince istifa etti 02 Haziran 2014 habertürk İspanya-Madrid'in en işlek caddelerinden biri olan Castellana'da motosikleti ile kırmızı ışıkta durmayarak geçmeye çalışan Anayasa Mahkemesi yargıcı Enrique Lopez, polise yakalanınca istifa etmek zorunda kaldı.
Olayın basına yansıması üzerine bir açıklama yapan, Anayasa Mahkemesi başkanlığı için adı geçen yargıç Enrique Lopez (51) “olayın savunulacak bir yönünün olmadığını” vurgulayarak istifa ettiğini duyurdu. Madrid trafik şubesince yapılan açıklamada ise, yargıcın suçları belirtildi:
Yasal alkol oranını üç kez fazla aştığı,
Kırmızı ışıkta durmadığı ve ayrıca,
Kask takmadığı…
…
Ben, yasamamızdan da, yargımızdan da, batıdan da, dinimizden de utanıyorum… Yani dinimize bile lâyık olamadığımızdan… Ya siz?
Ahmet Türkoğlu
E-mail: ahmetturkoglu55@gmail.com