Dünya Bankası her yıl “Sınır Ötesi Ticaret Yapma Kolaylığı Araştırması” yayınlamaktadır. 2016 yılı verilerine göre, Türkiye’de ihracattaki gümrükleme işlemleri yaklaşık 16 saat sürerken, ithalat işlemleri ortalama 41 saatte tamamlanmaktadır. Bu uzun süreler, maalesef ülke olarak araştırma konusunda 70’inci sırada yer almamızı sebep olmaktadır. Ancak, gümrükleme sürecindeki bekleme süreleri ve bürokratik engeller yıllardır hepimizin malumudur dolayısıyla bu tablo şaşırtıcı değildir.
Bu sorunları çözmek adına Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, “Tek Pencere”, “İhracat İşlemlerinde E-fatura Uygulaması” ve “Yetkilendirilmiş Yükümlü” gibi uygulamalara ağırlık vermektedir. Uygulamalar arasında en dikkat çeken “Yetkilendirilmiş Yükümlü Sertifikası” (YYS) uluslararası adı ile “Authorized Economic Operator (AEO)”dir. Uygulama dünyada 68 ülkede uygulanmaya başlanmış, 16 ülkede ise kurulma aşamasındadır.
Türkiye’de uygulamanın kurulma aşamasında olduğu ülkelerden biridir. Türkiye’de yapılan toplam 800 başvuru içerisinden 14.04.2017 tarihi itibariyle, sadece 59 tanesi olumlu dönüş alabilmiştir. Bu firmalardan 11 tanesi ihracatta yerinde gümrükleme, 7 tanesini ithalatta yerinde gümrükleme, 10 tanesi izinli gönderici ve 2 tanesi izinli alıcı yetkisine sahiptir. Bu rakamın düşük olmasının nedenlerinden en önemlisi, YYS sürecindeki ön koşul olarak gösterilen “ISO 27001 Bilgi Yönetim Sistemi”nin alınmasındaki süreçlerin uzun sürmesi ve ek maliyetler olarak belirtilmektedir. Maliyetlerin ötesinde, YYS, firmalara süresiz olarak verileceği için zorlu denetim süreçlerini kapsamaktadır.
Nitekim zorlukları aşamayan firmalar, geçtiğimiz aylarda ISO 27001 şartının esnetilmesi talebini dile getirmişlerdi. Bu talep kısmen karşılansa bile istedikleri seviyeye gelmedi. Dünya'da geçerli olan bu belgenin de alınmasına ilişkin esasların esnetilmesi, gerek firmalar gerek gümrük idaresi için rasyonel görünmüyor. Çünkü YYS sahibi şirketler belge ile beraber bir nevi gümrük idaresi haline gelmekte böylelikle, sınırsız yetki ile işletme bilgi ve kayıtlarının arşivlenmesi ve gümrük idaresinin bilgilendirilmesi sorumluluğunu kendi üzerlerine almaktadır.
ISO 27001 elde etme koşullarının esnetilip, esnetilmemesinin tartışılmasından önce, firmaların karşılaştığı yükümlülük ve sorumluluklarının üzerinde durulmasının daha doğru olduğu kanaatindeyim. Gümrük idaresi gibi hareket etmek, akabinde çok mühim soruların da sorulmasını da zorunlu kılıyor. Örneğin, izin belgesinde öngörülen miktar ve değerdeki ürünün eksik ihraç edilmesi halinde ne olacak? Ciddi mali ve cezai yükümlülükleri olan bu tarz hataların altından firmalar nasıl kalkacaklar? Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu'na göre bu durum nasıl değerlendirilecek? Prosedürü yerine getiremeyen bir firmanın yetkilendirilmiş yükümlü belgesi geri mi alınacak? İç ve dış denetimin sağlanmasında zorluklar nasıl aşılacak?
Uygulama sürecinde bu ve benzeri sorulara cevap bulunmalıdır. Neticede, sistemin iyi kurulması denetim mekanizmasının etkili bir şekilde işlemesi açısından büyük önem arz etmektedir. Bu bağlamda, üniversitelerin konuyla alakalı bölümleri ile iş birliği imkânları değerlendirilebilir.
Sefa EZGİN
E-mail: ezgin.efe@gmail.com