Hâlihazırda Avrupa genelinde, AB şüpheciliğin en önemli aktörlerinden biri olan Fransa’nın Ulusal Cephe (Front National, FN) partisi olarak ortaya çıkmaktadır. 2011 yılında partinin kurucusu Jean-Marie Le Pen’in kızı Marine Le Pen partinin başkanlığına gelmesiyle beraber, Fransız siyasi arenasında Ulusal Cephe’nin önemi gitgide büyüdüğü görülmektedir.
Radikal sağ partilerin uzmanlarına göre, Marine Le Pen’in babasının antisemitik ve diğer ırkçı sayılabilecek demeçlerden uzaklaşmasının partiyi daha merkezi bir konuma koyduğu dile getirilmektedir. Buna rağmen, partinin AB’ye karşı tutumu incelendiğinde, Fransa’da İngiltere’de düzenlenen Brexit referandumuna benzer bir referandumun düzenlenmesini talep eden başlıca partilerden biri olarak yerini almaktadır. 2002 yılında, partinin lideri Jean-Marie Le Pen, açıkça Fransa’nın AB’den çıkmasını ve Fransız Frangına tekrar dönmesini talep ettiğini hatırlatmakta fayda var. Aynı şekilde, FN’in başkanı Marine Le Pen, partisinin tüm AB antlaşmalarına karşı olduğunu ve 2017 Cumhurbaşkanlığı seçiminde seçildiği durumunda, Fransa’da AB’nin çıkmasına ilişkin bir referandum düzenleyeceğini ifade etmiştir. Ulusal Cephe, 2004 AP seçimlerinde, yüzde 25 oy elde edip Fransa’nın AP’deki en önemli partisi olarak yerini almıştır.
AB şüpheciliğin yaygın bir şekilde görülen diğer bir ülke ise Hollanda’dır. Geert Wilders’in yönettiği Özgürlük Partisi (Partij voor de Vrijheid, PVV), 2006 yılında kurulmuştu. Ulusal Cephe gibi, Özgürlük Partisi de Hollanda’nın AB’den ayrılmasını talep etmektedir. Wilders, bu kapsamda İngiltere’deki gibi buna dair bir referandumun düzenlenmesini açık bir şekilde ifade etmektedir. Buna ek olarak, Fransa’da görüldüğü gibi, partinin desteklediği fikirlerin klasik radikal sağ partilerin antisemitik görüşlerinden uzaklaşıp daha merkezi bir konuma getirilmektedir. Ancak, diğer birçok AB üye ülkesindeki gibi, partinin platformunda İslam ve genel olarak göçmen karşıtlığı önemli bir yer tutmaktadır.
Diğer ilginç bir örnek ise Almanya olarak ortaya çıkmaktadır. AB’nin ekonomik lokomotifi olarak algılanan Almanya’da, 2013 yılında “Almanya için Alternatif ” (Alternative für Deutschland, AfD) adı altında bir parti ortaya çıkmıştır. Diğer örneklere göre AfD, daha çok “ılımlı” AB şüpheciliğini barındıran bir partidir. Örneğin söz konusu parti, Almanya’nın Avro Alanından çıkmayı talep eden parti üyeleri, ancak Almanya’nın AB’de çıkmasına destek vermemektedir. İsviçre’deki doğrudan demokrasi modelini savunan parti, Avro alanın dağılması ve göçmen karşıtlığı ile da ayrıca tanınmaktadır.
Sonuç olarak, İngiltere’deki AB referandumunda halkın AB’den ayrılalım yönünde oy vermesinin AB’nin geleceği açısından derin etkiler yaratması beklenmektedir. Referandumun en önemli etkilerinden birisi de, yarım asrı aşan bir tarihe sahip olan Avrupa projesini tehdit eden AB şüpheciliğinin tekrar gündeme taşımış olmasıdır. Siyasi yelpazenin gerek sağında, gerekse solunda olmak üzere son yıllarda güçlenen, özellikle Fransa’daki Ulusal Cephe (Front National, FN), Almanya’daki Almanya için Alternatif (Alternative für Deutschland, AfD), Britanya’daki Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi (United Kingdom Independence Party, UKIP), İsveç Demokratları (Sverigedemokraterna, SD), Avusturya’nın Özgürlük Partisi (Freiheitliche Partei Österreichs, FPÖ) ve Hollanda’daki Geert Wilders’in Özgürlük Partisi (Partij voor de Vrijheid, PVV) gibi aşırı sağ partiler, İngiltere’deki referandum sonuçlarını zaten giderek artan göç karşıtı ile AB karşıtı memnuniyetsiz seçmen arasındaki destek tabanlarını genişletmek için kullanmaları öngörülmektedir.
Deniz Servantie
İKV Uzman Yardımcısı
E-Mail: dservantie@ikv.org.tr