Ne güzel evde oturmuş çayımı içiyordum ki nereden, nasıl aklıma düştüğü belli olmayan bir kavramı zihnimde tartışırken buldum kendimi. Konumuz “eşitlik”. Haklar, özgürlükler, toplumsal cinsiyetçilik, roller vs. derken bir baktım eğitim hayatımı ve tüm eğitim sistemini gözden geçirmeye başlamışım. Ciddi ciddi tüm aşamalarıyla düşündüm bunu.
İlkokul ile başlayan eğitim serüveni, orta okul (benim zamanımda ayrıydı), lise ve üniversite dönemleri ile tamamlanırken, bunların her bir kademesinde hayata dokunan dersler veriliyor öğrencilere. Bu derslerden biri var ki; okul hayatınızın ilk adımından son adımına kadar, temel ve değişmez olan “ Türkçe” dersi.
Hatırlar mısınız Türkçe dersinin en önemli konularından biri kelimenin eki ve kökü ayrımlarıydı. Eşit kelimesine ek ve kök olarak baktığımızda ironik anlamlar çıkıyor. Hadi gelin birlikte bakalım. Kelimenin kökü EŞ, eki İT. “EŞ” çift oluşturan iki şeyden her biri, anlamına gelirken, “İT” ise özgün Türkçe’ de; “köpek” anlamında kullanılmaktadır. Sonuç olarak, tek başına “it” önünde “eş” olmadan nahoş anlamlar barındırıyor. Peki ya EŞİT? “ EŞİT” hepimizin bildiği gibi aralarında hiçbir ayrım bulunmayan, birbirinden ne artık ne de eksik olmayan demek.
İşte Türkçe, bu sebeple bu kadar önemli. Türkçe ile bizlere sadece bir kelimenin köküne inmeyi değil, tüm kavramların, olayların, hayatın köküne inebilme becerisini öğretiyorlar farkında değiliz. Nasıl olabiliriz ki? Ben bunu bugün, elime kalemi ilk aldığım günden tam 20 yıl sonra fark ettim. Ezberci zihniyet ve not kaygılarıyla, sınıfı geçebilmenin tek amaç olarak dayatıldığı eğitim sistemlerinde fark etmek pek de mümkün değil zaten. Sonrası zincirleme kaza misali alıp başını gidiyor.
“Eşitlik” gibi birçok kavram bu kazadan nasibini alıyor. Bu kavramların özündeki anlam unutulup, ezberden serseri mayın gibi her yerde gerekli gereksiz kullanılan, daha da kötüsü popülerleştirilip çağdaş insan olmanın kuralıymış gibi sakız haline getirilen, en acısı ise git gide anlamını yitiren, basitleştirilen sözcüklere dönüştürülmesi can yakıyor.
Şimdi söyleyeceklerimi ağır bulanlar olabilir. Şayet üzerine alınacak olanlar olursa onlardan ricam; bana ya da söylediklerime alınganlık göstermek yerine, kendi içlerine dönmeleri ve onlara bu alınganlığı yaşatan bakış açılarını ve düşünce tarzlarını sorgulamalarıdır. Açık konuşmak gerekirse, kimsenin hayatına, kültürüne, kişiliğine, düşüncesine bir saldırım yok. Bu yazı benim kendi düşüncelerimin ifade özgürlüğüdür. Düşünce ve ifade özgürlüğüme karşı gösterilecek alınganlık ya da tavır karşısında vereceğim tek tepki, tepkisizliktik. Çünkü benim gözümde her insan Eşittir. Saygı duyarım! Bilginize....
Kadın, erkek, genç, yaşlı, çocuk kim olursanız olun, yukarıda bahsettiğim eşitlik kavramını oluşturan “eş” ve “it” kısımlarından hangisi olacağınıza lütfen karar verin. Ya “eş” kısmını benimser ve kendinizi türeterek, karşılıklı sevgi, saygı, huzur içerisinde, kimsenin kimseyi “ötekileştirmediği”, “sağlıklı bir toplum” olmak için birey olarak üzerinize düşeni yaparsınız, ya da son ek olmayı tercih edersiniz...
Hande ÖZGÜL
E-Mail: hand_et@hotmail.com