Hayat rengarenk bir maraton. İçinde her rengin her tonu mevcut. Kimi zaman alacalı renkler kadar eğlenceli, kimi zaman ölüm kadar soğuk, hatta tehlikeli. Sürekli değişken. Sabit kalan bir insan var, ona da ne kadar sabit denebilirse…
Doğumdan ölüme kadar yaşanan süre zarfında hayat tüm renklerini önünüze açar. Tercihi ise bizlere bırakır. Kimin neyi seçeceği kendi iradesine kalmış. Maviyi seçip gökyüzü kadar özgür olmak isteyen de var, kırmızı ile ihtiraslı bir yaşamı seçen de. İş sadece seçip yaşamakla kalsa keşke… Oysa ki, her rengin içinde açıktan koyuya yüzlerce renk tonu var. Arzunuz kadar yoğunlaşır renginiz. Tutkunuz kadar sağlamlaşır.
Bizi biz yapan tercihlerimizdir. Doğrunun tek olduğu düşüncesine inanlardan olmadım hiçbir zaman. Eğrisi doğrusu yok bu hayatın. Kişinin içinde bulunduğu zamana, mekâna, birlikte olduğu insanlara hatta yaşanılan olaylara göre doğru değişebilir. Ben, bir grup insanın yargısına bağlamadım kararlarımı, doğrularımı… İnsanları sessize alıp, aklımı ve vicdanımı koydum karar merkezime. Her yaşımın rengini ben seçtim. Kendi doğrularımı kendi renklerimle harmanlayıp yaşadım. Toplumun ne der düşüncesiyle renklerimi soldurmadım. Renklerimin en koyu tonuna kadar indim tutkuyla. İyi ki de böyle yaptım. Yoksa toplumun dayattığı kuralları doğru zannederek geçirdiğimiz ömrümüzde, kaçırdığımız onca renklerin hesabını bana kim verebilirdi?
Kendi doğruları, kararları, renkleri olmayan insanlar ötekiler hakkında konuşmaya, ayıplamaya, yargılamaya bayılırlar. Çünkü sizin renkleriniz onların gözlerini kamaştırır, rahatsız olurlar. Aldırmayın. Tıkayın kulaklarınızı onların vızıltılarına. Doğru bildiklerinizden şaşmadan yaşamaya devam edin. Unutmayın tek bir yaşam hakkınız var. O da şuan. İyi değerlendirin. Sevin, sevilin… Sevdiğiniz insanlardan ve sizi mutlu eden şeylerden başkaları için vazgeçmeyin. Tercihlerinizin sonunda üzülecek olsanız bile, “bunu ben istedim, ben yaptım” deme özgürlüğünün tadını çıkarın. Unutmayın en kötü sonuç bile iyi bir deneyim olacaktır.
Çocuklarınızı bu cesaretle yetiştirin. Onlara özgürlüğün, sorumsuzca her istediğini yapmak değil, kendi kararlarını alma ve sonuçlarının altından tek başına kalkma gücü olduğunu benimsetin. Öz güvenle, yaşamı doya doya yaşamalarına izin verin. Onlara her yaşamın yağlı boya bir tabloya benzediğini ve kendi hayatlarının resmini kendi renkleri ve kendi fırça darbeleriyle yapacaklarını öğretin. Bırakın renkleri kendileri seçsin ve altına kendi imzalarını atsınlar. Biliyorum, her anne baba evladını korumak ister. Ama bunu yaparken onların hayatından rol çalmayın. Yanlarında olun, önünde ya da arkasında değil. Böylelikle sizlere güvenerek yaşamamayı öğrensinler. İşte kendi ayaklarının üzerinde durmak tam da budur! Hayatınızın rengarenk olması dileğiyle…
Sevgiler…
Hande ÖZGÜL
E-Mail: hand_et@hotmail.com