Tanzim satışlarını eskilerden duyardık, 2019 ile tekrar gündemimize geldi. TDK’ya göre Arapça kökenli “tanzim” kelimesi; sıraya koyma, sıralama, düzenleme, düzen verme, yoluna koyma gibi anlamlara geliyor.
İlk tanzim satış ülkemizde 1973 yılında başlamıştır. Dönemin İzmir Belediye Başkanı İhsan Alyanak, gelir seviyesi düşük yoksul kesimin et, sebze-meyve, kömür gibi temel ihtiyaçlarını daha ucuza temin etmeleri için bu yöntemi bulmuştu. 1976 yılına gelindiğinde ise artık Tanzim Satışlar Müdürlüğü adı altında İzmir Konak’ta ilk şubesi açılarak mağaza haline gelinmişti. 1986 yılına gelindiğinde ise aradan geçen on yıllık sürede mağaza sayısı 12 olmuştu. Artık şirketleşme adımına geçilme zamanı gelmiş ve “Tansaş İzmir Büyükşehir Belediyesi İç ve Dış Ticaret A.Ş.” adında hizmet vermeye devam edilme kararı alındı. Bir 10 yıllık süre daha geçtiğinde ise 1996 yılında artık hisselerin yaklaşık 1/3’ünün halka açılması kararı alındı. 20 yıllık sürede yoksulların daha uyguna alış-veriş yapması için başlanılan noktadan marketler zincirine geçiş sağlanmıştı. Artık ismi TANSAŞ olarak geçiyordu. 1999 yılında Doğuş Grubu hisselerin çoğunluğunu alarak bünyesine kattı ve aynı isimle 2005 yılına kadar devam etti. 2005 yılında ise KOÇ Grubu bünyesine katıldı ve tüm mağazalar zamanla MİGROS’a dönüştürüldü.
Artık TANSAŞ kalmadı fakat yine benzer düşüncelerle doların düşmesine rağmen marketlerde ve pazarlarda sebze ve meyve fiyatlarının aynı oranda ve hızda düşmemesi nedeniyle düzenleme yapma gereği doğdu. Halk ekmekte olduğu gibi tanzim ve mobil satış noktaları ile halk pazarlarının kurulacağı söylendi. Hızlıca bunların yapılması sağlandı. Şimdilik İstanbul ve Ankara’da belirli noktalarda başlayan satışların zamanla yurdun geneline yayılması bekleniyor veya isteniyor da denilebilir.
Dünya genelinde yaşanan krizlerden etkilenmememiz söz konusu değil, etkilenme zamanımızı ve oranımızı minimumda tutmak için uğraşılması en doğal beklentimiz. Fakat bunlar yapılırken her kesimin gözetilmesi önemli yoksa zamanla iyi niyetle başlayan uygulamalar zamanla o alanda birilerinin zenginleşmesine neden olurken bir kesimin de işlerini kaybetmesine neden olmaktadır. Bunları et fiyatlarını düşürmek için uygulanan politikalarda gördük, hayvancılık sektörü giderek daraldı, küçük işletmeler kapandı büyük işletmeler istedikleri gibi piyasayı belirliyor. İnşallah meyve-sebze konusunda bunlar yaşanmaz.
Bu arada yoksul kesimi düşünerek yola çıkılan et, sebze-meyve fiyatlarını düşürme konusunda yapılan girişimler gibi özellikle ulaşım konusunda da bazı adımlar atılabilir. Akaryakıt ve yedek parça fiyatları da doların artışıyla anında artarken düşmesiyle ya hiç düşmemekte ya da çok geç düşmektedir.
Ulaşım esnaflarının çoğu “akaryakıt tanzim satış” noktalarının da kurulmasını istemektedir. Senelerdir istediğimiz uygun fiyata akaryakıt teminini belki bu sayede elde edebiliriz ve ulaşım ücretleri en azından zam yapılmaksızın devam edebilir. Sonuçta toplu taşımayı kullanan kesim genelde dar gelirli kesim, üstelik ulaşım esnafı da artık dar gelirli kesim arasında yer almaktadır. Tek taşla iki kuş vurulabilir…
Dr. Ramazan Arıcı
İstanbul Üniversitesi Öğretim Görevlisi
E-Mail: ramazan.arici@istanbul.edu.tr