Hayatımızın rutin akışında her şey olağan sanki tüm faaliyetlerin kendiliğinden gerçekleştiğini düşünürüz. “Zaten bu böyle olması gerekiyordu” yönünde biz insanlarda bir algıya sahibizdir. Ancak, hayatımızdaki bazı değerler kesintiye uğradığında önemi ancak o zaman hissedilir. En basiti aldığımız nefes… Nefes alış verişimiz bizim istem dışı, kendiliğinden oluşan bir rutin faaliyetimiz olarak biliriz. Önemine dair fikrimiz ancak, öksürdüğümüzde veya ciğerlerimizle ilgili rahatsızlık yaşadığımızda oluşmaktadır.
Dalgıç olan bir arkadaşımın konuya dair yaşamış olduğu bir anısını sizlerle paylaşmak istiyorum. Arkadaşım, dalgıç eğitiminde yanındaki “Body” dedikleri bir arkadaşı ile hocaları eşliğinde dalarlar. Suyun altında 50 metredeyken, hocaları iki kursiyerden birinin hava tüpü vanasını kapatır. Kapatma durumu kursiyer tarafından tüpte oksijen bitişi olarak algılandığından önce hafif bir panik havası yaşanır. Yukarıya çıkış da bir vakit alacağından oksijen için arkadaşının ağızlığını kullanmaya başlar. Arkadaşının tüpünde kalan oksijeni paylaşmak suretiyle satıha çıkarlar.
Arkadaşımın bu yaşamış olduğu durumun neticesinde kurduğu cümle “Hayatta en önemli konunun nefes alıp verme olduğunu tecrübe ettim” olmuştur. Her şeyin normal seyretmesi durumunda nefes, bizim günlük yaşantımızda hiç de fark etmediğimiz bir faaliyetimiz gibidir. Ta ki, oksijen tüpümüzün bitmesine kadar… Tıpkı bir fabrika, bir üretim tesisi, bir işletme gibi… Hammadde geldiği sürece bir üretim tesisinin çalışmasında herhangi bir sıkıntı yoktur. Ancak, hammaddeyi getiren bir kara aracının kaza nedeniyle kapalı bir otoyolda kalması, nefesin kesilmesine yeter bir sebeptir.
Bir yanardağın duman ve küllerinden dolayı uçakların günlerdir belirli bir hava sahasında uçamadığı zamanı hatırlayalım. Belki bu uçaklarla; ameliyatta kullanılacak malzeme, bir uçak arızasını veya bir gemi arızasını giderecek bir yedek malzeme sevk edilmesi beklenmekteydi. Ancak, nefes başka bir deyişle lojistik kesildi. Peki, nefesin kesildiği hissedildi mi? Elbette, hem de en derinden…
Verdiğim örnek üzerinden gidecek olursak, malzemeler yerlerine ulaşmış olsaydı, bu çok rutin bir faaliyet olarak görülebilecekti. Ancak, hizmetin aksamasıyla lojistiğin önemi anlaşılmış, lojistik olmadan hiçbir şeyin olmayacağı bir kez daha ortaya çıkmıştır. Burada sadece sürecin giriş bölümüyle konuya bakmamamız gerekir. Üretimden çıkan ürünlerin de aynı şekilde ihtiyaç/ talep sahiplerine ulaştırılması da aynı önem düzeyinde bir konudur. Bu nedenledir ki, lojistik faaliyetlerde bir plan üzerine değil, B,C,D gibi alternatif planları da göz önünde bulundurduğumuzda, “Body” mizin oksijen tüpünden faydalanıldığı gibi, nefes alıp vermemizi kesintiye uğratmadan hizmetlerimizi yerine getirebiliriz.
Ayrıca, biz lojistikçilerin kesintisiz hizmet konusunda kırmızı çizgimiz olması hasebiyle, farklı alternatif çözüm planları yapmamız da misyonumuz gereğidir. Sonuç olarak; lojistik faaliyetler tıpkı aldığımız nefes gibi çok da farkında olunmayan, temel görevlerin gölgesinde kalabilecek süreçlerdir. Ancak, her temel görevlerin yanında destek süreçleri dediğimiz faaliyetler vardır ki, bunların başında “Lojistik” gelmektedir. Hatta öyledir ki, “Lojistik” olmadan ne üretim yapılabilir, ne de üretilen malzemelerin sevkiyatı gerçekleştirilir. O nedenledir ki; “Lojistik nefes gibidir, kesildiğinde hissedilir”
Tüm okuyucularımızın ve Ailelerinin Ramazan Bayramlarını en iyi dileklerimle kutlarım…
İlhan Kılınç
Lojistik Alanda Yönetici
E-Mail: kilincilhan@yahoo.com
www.linkedin.com