Merhaba sevgili okurlar; Umarım keyifler yerindedir. Geçtiğimiz haftalarda sosyal medya üzerinden denk geldiğim bir paylaşım, deyim yerindeyse beni duvara çarptı. Bilirsiniz kalp atışı, kalp grafisinde inişli çıkışlı çizgi ile gösterilir. Hatta kalp durduğunda bu çizgi düz olur. Denk geldiğim paylaşımda da kalp ritmini gösteren çizgi ve altında da şu ifade yer alıyordu; “hayatınız inişli çıkışlı ise yaşıyorsunuz demektir”. Ne tespit ama!
Bir bebek doğduğunda, “aldığı ilk nefeste” akıttığı ilk gözyaşı ile herkesin sevinci olurken, bir insan “verdiği son nefeste” tanıdığı herkesi gözyaşına ve hüzne boğabiliyor. Hayat tam da bu işte; doğum ve ölüm, gülmek ve ağlamak, mutluluk ve hüzün, neşe ve keder vb. kendi içinde bir dengesi olan zıtlıklar bütünü. Sürekli bir iniş ve çıkış hali, kalp atışı gibi. İnsan hayatta ne indiğine çok üzülmeli ne de çıktığına… Zira hiçbiri ebedi değil. Hayatta hissedilen her duygu, gayet normal ve insani. Yaşanan inişlerde hissedilen mutsuzluk ve umutsuzluk da öyle. Bu duyguların dozundan fazla ve uzun süreli olması ise, size sadece zaman kaybettirir. Böyle anlarda size tavsiyem kendi kalp atışınıza kulak verin. Yaşadığınızı ve mutlaka bir çıkışının olduğunu hatırlayıp ayağa kalkın.
İnsan olarak yaratılmış olmak, Allah’ın bizlere bahşettiği bir lütuf. Nasıl bir insan olacağımız ise tamamen irade meselesi. İster iyi ister kötü bir insan olun, her insanın arzulamaktan vazgeçmediği tek şey “mutluluk”. Herkes mutlu olmanın peşinde. İyi de nedir bu mutluluk diye hiç sordunuz mu kendinize? Allah’ın bizlere doğuştan sunduğu bir hak mı, şans mı ya da başarı mı mutluluk? Sadece bize mi bağlı yoksa diğer insanlarla bir bütün mü?
Hepimiz kendimizi iyi hissettiren her duyguya mutluluk diyoruz. Bir hediye, güzel bir söz, hatta küçük bir teşekkür bile mutluluk sebebi. Bakmayın böyle hafif bahsettiğime bu tarz şeylerin eksiklikleri ise bir o kadar mutsuzluğa sebep. Sizin anlayacağınız, mutluluk kadar mutsuzluğu da bunlara bağlamak mümkün. Şimdi size soruyorum; hiç hayatınızda bir başkası olmadan mutlu olduğunuz oldu mu? Mutluluğun tek sermayesi diğer insanlar mı? Mutlu olmak için neden hep bir başkasından duyacaklarımıza, göreceklerimize bel bağlıyoruz? Çünkü ne acıdır ki; bir tane hayatımız var ve biz bu hayatı başkalarının bize verdiği değere göre kendimize değer biçerek geçiriyoruz.
Kırın kabuklarınızı, önce siz kendi değerinizi kendiniz belirleyin, kendiniz verin. Yetmedi mi başkalarından beklediğiniz onca şey yüzünden uğradığınız hayal kırıklıkları. Mutlu olmak için beklemeyin kimseyi. Kendi içinize dönün. Yüzleşin kendinizle, gerekirse hesaplaşın hatalarınızla. Günahınızla sevabınızla bu sizsiniz. Sizi siz yapan şeyler onlar. Kendinizi olduğunuz gibi sevin, sayın, değer verin. Her gün, çok değil sadece 10 dakika ayırın kendinize, düşünün, hissedin, keşfedin özünüzü. Sonra alın sevdiklerinizi yanınıza ve gerçek mutluluğun tadını çakarın. Unutmayın; sevgi ve değer “mıknatıs” gibidir. Bu mıknatısın kaynağı siz olduktan sonra, mutluluk için başkalarının bir şey yapmasına ihtiyaç duymazsınız, onları ve onlardan gelecekleri beklemez, aksine kendinize çekersiniz. Kalbiniz hep mutlulukla atsın… Sevgiler…
Hande ÖZGÜL
E- mail: hand_et@hotmail.com