Çocukluğunda yakan top oyununu sanırım herkes oynamış ya da en azından oynanırken görmüştür. Tüm kurallarından bahsetmek yerine kısaca değinelim. Oyuncular iki gruba ayrılır, ilk grup top ile karşı grubu vurmaya çalışırken diğer grup ise vurulmamaya çalışır, temel kural budur.
İki çizgi çekilerek oyunun oynanacağı alan belirlenir. Vurmaya çalışan grup ikiye ayrılır ve çizilen iki çizginin uçlarına geçer. Diğer grup da iki çizgi arasındaki ortadaki oyun sahasına geçer. Ortadaki kişilerden vurulan oyundan çıkar, eğer ortadakilerden topu havada tutan olursa ekstra can kazanır.
Covid ile yakan topun ne alakası var, ya da bu zamanda zaten sosyal mesafe veya evden çıkmama yasakları nedeniyle bu oyun nasıl oynanacak diyebilirsiniz. Evet, artık çocuklar bu oyunu istese de bir süre oynayamayacak ama bu oyuna benzer durumlar yaşıyoruz. Nasıl mı? Anlatayım… Yakan top oyunundaki top; Covid-19 salgını oluyor. Kime değerse yakıyor, hem maddi hem manevi, hatta ciddi ciddi canını da alıyor! Peki, oyuncular kim? Oyuncular maalesef hepimiz oluyoruz.
İşin kötüsü hem topu atan gruptaki kişiler olabiliriz hem de ortadakiler… Atan kişiler olduğumuzda topu tutmakla yanmamamız, canımızın gitmemesi lazım ama gidiyor, yanıyoruz, oyun gibi de değil çok kötü yanıyoruz! Aynı zamanda orta kısımda vurulmamaya çalışan kişileriz. Topu atanın kim olduğu belli değil, çünkü belirti göstermeden de hastalığı taşıyor olabilirler. Amacımız şimdilik gelen toptan kaçmak ya da Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca’nın da dediği gibi; “Bu hastalığa karşı elimizde güçlü bir koz var, yakalanmamak.”
Covid pandemisi yakan topunda oyunculardan sonra gelelim oyun sahasını belirleyen çizgilere. Çizgilerin birisi ev diğeri ise iş yeri oluyor. İş yerinin risk durumuna göre o taraftaki çizgi çok daha kısa ve tehlikeli olabiliyor. Bu nedenle bazıları çok kısa alanda çok kişi ile vurulmamaya çalışırken bazıları da çok çok geniş alanda vurulmamaya çalışıyor. Çok geniş alanda toptan kaçanlar avantajlı peki diğerleri? İş yerinde büyük risk taşıyanların başında malum sağlık çalışanları geliyor. Hepimiz onlara duacıyız, desteğimizi her zaman gösteriyoruz. Onlar aslında ortadayken toptan kaçıp vurulmamak değil havada yakalayıp can kazanmak peşinde. İyileştirdikleri kişiler de bu kazanılan canlar oluyor. Bakanlık maddi olarak da en üst sınırdan ikramiye vererek bir nebze olsun ekstra maddi destek sağlıyor.
İş yerinde büyük risk taşıyan çok sektör var bunlardan biri de ulaşım sektörü çalışanı emekçi şoförlerimiz. Oyun alanları çok dar ve riskli, genelde 8 metre, 12 metre olmakla birlikte en fazla 26 metre boyundaki otobüs içinde veriyorlar bu savaşlarını. En büyük kozumuz olan yakalanmamak kısmını çok zor şartlar altında yerine getirmeye çalışıyorlar. Ulaşım sektörü Covid yakan topuyla vuruldu, hastalananlar ve ne yazık ki hayatını kaybedenler oldu. Geçimlerini buradan sağlayan kişiler düşen işler, artan masraflar nedeniyle çok zor durumda. Banka taksitlerini, şoför maaşlarını ödeyemeyenler, şoförlerini işten çıkarmak zorunda kalanlar mevcut. Covid topunu havada tutuyorlar can kazanmak yerine kendilerinden gidiyor. Bankalardan kredi almak için uğraşıp en azından çalışanlarının maaşlarını zar zor da olsa şimdilik ödemeyi başaranlar da var.
Ulaşım sektörüne en kısa sürede yetkililer tarafından yakıt ve personel ödemeleri ile ilgili yardım yapılmalı. Banka kredileri ötelenmeli ve düşük faizli hızlı krediler sağlanmalı. Yoksa bu sektör artık entübe edilmiş ve ölüm kalım savaşı veren hastalar gibi, nefes alamıyor, boğularak ölmek istemiyor… Başta ulaşım sektörü olmak üzere herkesin 1 Mayıs Emek ve Dayanışma gününü kutlar, sağlıklı ve uzun ömürler dileri.
Dr. Ramazan Arıcı
İstanbul Üniversitesi Öğretim Görevlisi
E-Mail: ramazan.arici@istanbul.edu.tr