Günlük hayat koşuşturmacası içerisinde bu dünyanın da bir sonu olduğu genelde unutuluyor. Salgın döneminde bu gerçeği bir kez daha hatırlar olduk. Birçok kişi yakınlarını, sevdiklerini kaybetti. COVID ile mücadele hala devam ediyor, aşılamalar başladı, inşallah en kısa sürede bu hastalıktan da kurtuluruz.
İstanbul’da Özel Halk Otobüsü (ÖHO) camiası çok eskilerden beri olmasına rağmen 1982 yılından itibaren sayıları arttırıldı ve resmiyet kazandı. O zamandan şimdiye kadar birçok belediye başkanı ve İETT genel müdürü göreve geldi. Bu görevlerde bulunan kişiler ile camia olarak ilişkilerde eskiden beri problemler yaşandı, ne yazık ki her şey güllük gülistanlık gözüküyor olsa da hala yaşanmaya devam ediyor. Bu problemlerde hep ÖHO camiası halk gözünde kötü gösterildi. Genel olarak halk bilmese de ulaşıma meraklı kişiler ÖHO camiasına karşı yapılan usulsüzlükleri, zulümleri biliyor.
Mavibüs zamanındaki hat kuralarında iyi hatların istedikleri kişilere verildiği İzmir torbası kuraları ile birçok kişinin hakkı yenildi, bunu yapan dönemin yetkili kişisini eskiler çok iyi dileklerle anlatır. Yaşça bu devre benim gibi yetişemeyenler başka kişilerin devrine yetişti, hak ettiğimiz paralarımızı aylarca alamadık, bizim paralarımızla kendi siyasi ikbalini düşünen başkanları gördük. O başkanlar nedeniyle hep sistemler değişti, bilet kumbaraları geldi, otobüs içi biletçiler geldi ve en son da sadece elektronik ödeme yapılan dönem derken bu günlere geldik.
İstanbul’daki ÖHO camiasının çok iyi hatırlamadığı dönemler geride kaldı derken verilen sözlerin tutulmadığı, sözlerin arkasında durulmadığı bir dönemi daha yaşıyoruz. Hakkımızdan fazlasını istemiyoruz bize hakkımızı verin, verdiğiniz sözleri tutun. Toplantılarda görüşmelerde verdiğiniz sözleri yerine getirin, kapalı kapılar arkasında ayrı müdürleriniz başkanlarınız yanında ayrı konuşmayın.
Yeni dönemde sanırım artık şirket yöneticileri de öğrenmiştir kurumsal yapıda sözler havada kalır, yazılı ifadeler geçerlidir, bürokrasi dili yazı dilidir. En alttan en üste kadar yetkili kişilerin hallederiz sıkıntı yok dediği konuların halledilmediği, ya da halledilmesinin ne kadar uzun sürdüğünü yaşayarak öğrendik. Sütten ağzımız yandı yoğurdu üfleyerek yiyorduk, onu da artık çay kaşığıyla ve malzemesi eksik şekilde yiyoruz!
Bu dünyada hesapları istediğiniz gibi yapıp önümüze senelerce koydunuz, sesimizi çıkartamadık, çıkartmak isteyenin de sesini kıstınız. Biz de hesabımızı mecburen diğer tarafa bırakmak zorunda kaldık. Bu tarz anılan kişilerin ebediyete gidiş haberlerini alınca aklımıza yaşadığımız haksızlıklar, bankalara ödettirdiğiniz faizler, bozulan aile düzenlerimiz, bozulan psikolojilerimiz geliyor. Ayrıca her dönem bazı yöneticilerin söylediği sözler de yıllar geçse de unutulmuyor.
Eski bir başkanın dediği gibi “ceketinizi alır gidersiniz” dersiniz, bakmışsınız daha erken siz gitmiş olursunuz. Hem de bırakmak istemediğiniz, çok güvendiğiniz koltuklarınızdan zorla gönderildikten sonra hatırlanmayan birisi olursunuz ancak vefat haberinde akıllara gelirsiniz.
Unutmayın oturduğunuz koltuklar geçici, temsil ettiğiniz kurumlar kalıcıdır.
Salgın dönemi olmasa cenaze namazınızda imamın hakkınızı helal ediyor musunuz sorusunu sorduğunda binlerce kişinin “hayır etmiyoruz” cevabı vereceği birisi olarak gitmeyin, hakkımızı yemeyin!
Dr. Ramazan Arıcı
İstanbul Üniversitesi - Cerrahpaşa Öğretim Görevlisi
E-Mail: ramazan.arici@istanbul.edu.tr