Bir ömür dediğin, geçmiş hayatların özetidir. Geçip giden yıllar, arkada kalan hüzünler, mutluluklardır. Akan gözyaşlarıdır, hasrettir, sevgidir, özlemdir. Kimi zaman sahnelerde delicesine, alkışlanan bir sanatçı, kimi zaman kendini bu ülkeye adamış bir çiftçidir... Ya da Cahit Sıtkı Tarancı’nın “Yıllar yılı dost bildiğim aynalar” adli şiirinde olduğu gibidir..
Gözyaşı da mı yaşlanır kırışmış yüzlerde? Günler, günleri kovalarken, zamanda ilerliyor. Dün daha çocuk iken, bugün anne- baba oluyor. Dertler kederler sırtına bindikçe de biniyor. Akrep yelkovan dönerken, insanda yaşlanıyor. Eski gülücükler nerede, suratlar somurtuyor.
Aynalar düşman artık, bizi genç göstermiyor. Yaşlandık mı gerçekten yoksa aynalar mı yalan söylüyor. Yılları horca kullanırken, günler değerleniyor. Torunu kucağına alınca, birde nine-dede oluyor. Bunca tedirginlik neden, ölüm mü yaklaşıyor?
Ya da; Erol Breda’nın şiirinde olduğu gibi; Yaşamak değil, beni bu telaş öldürecek. O telaşla, bırakın Paris yolunda ılık. Rüzgârlara taratmayız saçlarımızı. Sevdiğimizle doyasıya bir sohbet bile edemedik biz. Gözümüz saatte söyleştik hep, konuşur gibi seviştik, yarışır gibi çalıştık. Hep yetişilecek bir yerler vardı. Aranacak adamlar, yapacak işler. Bir sonraki günün telaşı, bir öncekinin tersine bulaştı. Başkalarının hayatı, bizimkini aştı kör karanlıkta çalar saat sesi yerine. Kuşluk vakti kızarmış ekmek kokusu veya yavuklu busesiyle uyanma düşlerini ha babam erteledik.
Göksal Purtuloğlu
Cep: (0533) 422 22 77
E-Mail: purtuloglu_61@hotmail.com