Hayatımızdaki dostluklar, hakiki sevgi ve saygı üzerine bina edilir. Zira arzu edilen böylesi güzel dostluklar, güzellikler neticesinde ortaya çıkar.
İnsanın zor zamanları vardır. O zor zamanlar, insanda çeşitli hallerin zuhuruna vesile olabilecek anlardır. O zor anlarında insan, yanı başında dostlarını görmek, derdini açmak, derdini paylaşmak arzu eder. Öyle zamanlarda yalnız kalması tehlikeli durumlara yol açabilir. Psikolojik sıkıntılar peş peşe oluşarak, işin içinden çıkılmaz bir hâl oluşabilir. İşte bu yüzden, bu anlarda insanın en büyük ihtiyacı “dost”tur.
Kimileri vardır; iyi gün dostudur. İhtiyacına cevap verdiğin müddetçe yanındadır. Yüzüne güler, koşar… Ama iyi günler bittiğinde, sıkıntıya düştüğünde bin bir mazeretle uzaklaşır. Senin değil yardımına koşmak, seni görmek bile istemez.
Kimileri vardır; kara gün dostudur. İyi günde de kötü günde de yanındadır. Derdinle dertlenir, çare aramak için koşuşturur durur. Dostunun derdini kendi derdi bilir, derdine derman olmak için kendini paralar. Gecesini gündüzüne katar, ta ki dostu iyileşsin, derdi ne ise onun çaresine baksın.
Dostluk, müsbet ya da menfi birlikteliklerden kaynaklanır. Gerçek dostluk ise yalnız samimi ruhlarda barınır. Gerçek dostlukta, iki kalp arasında adeta bir elektrik hattı oluşur. Bu hat sayesinde sevenle sevilen arasında bir muhabbet akışı zuhur eder. Böylece sevilenin her hali, sevene sirayet eder. Yani onun haliyle hallenir. Hz. Mevlana’nın söylediği gibi; “Dostlarla oturan kişi, külhanda, alevler içinde de olsa, gül bahçesinde oturuyor gibidir.”
Hayrettin Yağız
E-mail: avemreyagiz@outlook.com