Ahmet Tekin
Ahmet Tekin

Lojistik Hikayeleri-2

13-11-2014 18:01 6342 kez okundu.

Ayşe 30'lu yaşlarında bayan bir lojistik çalışanıydı... Aynı iş yerinden kendisi gibi lojistik çalışanı bir beyle evlenmişti... Bir çok insanın gıpta edeceği düzeyde sevgiyle kurduğu mutlu bir yuvası, garanti gördüğü bir işi vardı. Üstelik bu mutluluğu perçinleyecek güzel bir meyve de yoldaydı. 5 aylık hamileydi.

Birlikte müzik dinliyor, bebeğinde dinleyeceğini düşünerek, sevgi sözcükleri fısıldayarak, bebeği şimdiden yönlendirme planları yapıyorlardı. Çalıştıkları şirketin servisi vardı. Birlikte servise biniyor, birlikte dönüyorlardı. Hayatları, işleri her şey yolundaydı.

Ayşe yaklaşık 8 senedir bu işyerindeydi. Kemal ise 2 yıldır. Ayşe, kara operasyon müdürlüğüne kadar yükselmiş, Kemal ise deniz yolu bölümünde operasyon elemanıydı. İş yerinde seviliyorlardı. Ayşe, patrondan iki kere övgü almıştı. Şirket yemeklerinde hep patronun bulunduğu masaya alınıyordu. Bu yüzden kendini bir çalışan olarak değil de işveren gibi, o işyerinin bir parçası, ortağı gibi görmeye başlamıştı. Bazı sosyal sitelerde işçi-işverenle ilgili tartışmalar okuduğunda hep işveren gibi düşünüyordu.

Facebook sitesinde de lojistik çalışanlarıyla alakalı yüzlerce grup oluşturulmuştu. Bunlardan bazılarına da sadece davet edildiği için üye olmuştu. Hiç ilgisini çekmiyordu aslında.Yardım çağrılarına, destek amaçlı bilgi paylaşımı için oluşturulan etkinliklere katılmak şöyle dursun, günaydın diyene bile cevap yazmak zul geliyordu!.. Boş işlerle uğraşan bir sürü kalabalık diyordu içinden. Hele birlik olalım, yardımlaşalım, birbirimize destek olalım diyenler var ya, yahu neye karşı, kime karşı birlik olacaksın. İşine baksana!.. Enerjini başka insanlara harcamak aptallıktı. Çalışmak isteyene iş çoktu onun gözünde!.. Hayalleri, geleceğe dair planları vardı. Eşiyle kredi çekmişler ve ev almışlardı. Hamileydi, yeni evliydi ve borçluydu. Ama korkmuyordu çünkü patronu tarafından seviliyordu ve işi garantiydi.

Servis iş yerinin kapısına ulaştığında yol boyunca biraz kestirmenin verdiği rehavetle indi araçtan. Kapıda kartını okutup herkese günaydın diyerek, geniş kallavi, havalı masasına oturdu. Telefonla çay yapan personelden çay istedi. Masasında kurulmuş bilgisayarın açılmasını beklerken telefon çaldı. Karşıdaki ses mekanik bir tonda muhasebeye kadar gelmesini söyledi. Herhalde bir fatura takıldı diyerek çayından bir yudum alamadan muhasebeye ulaştı. Birkaç kez yemekte karşılaştığı muhasebe müdürü, gözlüklerini hafifçe indirerek “Ayşe hanım bu günden itibaren artık birlikte çalışamayacağız. Patronumuz bizzat verdiğiniz emekler için teşekkürlerini iletti. Bundan sonraki hayatınızda başarılar dileriz...” dedi.

Şaka olmalı diye düşündü... Gülümsedi... Sonra karşısındaki ciddi bakışları görünce uzun bir sessizlik, derin bir yalnızlık kapladı içini... Boğazı düğümlendi... Neden diye sormaya fırsat kalmadan, ekonomik durgunluk yaşandığını, eleman indirimine gidileceğini hemen ekledi müdür bey. Yıkılmış gözükmemeye çalıştı ama dizleri titriyordu. Masanın kenarına tutunmaya çalıştı. Uzatılan evrakları imzalarken kafası bir pamuk gibiydi. İçinde bir ağırlık olmayan pamuktan bir kafes taşıyor gibiydi. Yıllardır selamlaştığı insanların üzgün bakışlarından utanıyordu. Gözlerini kaçırmaya çalışarak herkese hoşçakalın demeye çalıştı. Sesi kendisine de tiz, parazitli ve yırtılarak çıkıyormuş gibi geldi. Odasına girdiğinde soran bakışların altında ezilerek masasına gitti. Emanet bir koltukta oturduğunu hissetti. Nasıl davranacağını kestiremiyordu.

Çok geçmeden yardımcısıyla birlikte yeniden muhasebeye çağrıldı. Muhasebe müdürü yerine Ayşe'nin yetiştirdiği, iş öğrettiği yardımcısının bakacağını ve kedisine hemen şimdi kalan işleri ve evrakları teslim etmesini rica etti. Yardımcısı üzgün olduğunu falan söyledi ama o duymadı bile. Aynı anda Kemal'in de aynı süreçleri yaşadığını henüz bilmiyordu. Kendini toparladı. Evraklarını teslim etti. Masasında bulunan kartvizitlerini, eşyalarını toparladı. Veda yazısını şirketin istediği normlarda hazırlayıp tüm herkese yolladı. Yıllardır kayasına sımsıkı tutunmuş bir midye gibi hissettiği iş yerinden başı öne eğik, omuzları düşmüş bir şekilde ayrıldı.

Dışarıda çiseleyen bir yağmur vardı. Servise alışmıştı ama şimdi o yağmurla baş başaydı. Saçlarına düşen ilk yağmur damlası gülle gibi ağır geldi. Ardı sıra düşen yağmur damlaları, göz yaşlarını harekete geçirdi ve gözlerinden boşalmaya başladı. İş yerinden kimse görmesin diye bir duvara yaslanarak uzun uzun ağladı. Sığınacak yollar aradı kafasından. O reddettiği birlik çağrıları, destek platformları geldi aklına!.. İşsiziz iş arıyoruz diyenlere burun kıvırdığı anlar canlandı gözünde!.. Sizi de aramızda görmek istiyoruz diyen grup kurucusuna “benim o kadar vaktim olmuyor" dediği anları düşündü. Bunları söylerken kendini ne kadar güçlü hissettiğini hatırladı. Egoist tüm duyguları, yalnızlık hissiyle yer değiştirdi. Üşüdü, içi titredi. Bir gün önce dağlar kadar güçlü hisseden benliği, şimdi sokak ortasında terk edilmiş bir yağmur damlasıydı.

Not : Bu çelişkileri ve bu sonu yaşamayan çok az lojistik çalışanı vardır.

Ahmet Tekin
Tüm Lojistik Çalışanları Birliği
E- mail: sansalahmettekin@gmail.com  
Tel: 0533 690 60 27
https://www.facebook.com/#!/groups/509359522513159/?fref=ts