Çalışma hayatımızdaki iletişimimizde en önemli konulardan birisi de karşımızdaki konuşanı dinlemektir. İyi bir dinleyici olmak, söyleneni dikkatle dinlemek, karşımızdakine kendisini ifade etme fırsatı vermektir. Atalarımız boşuna dememiştir: “Bir konuş, iki dinle” diye…
Bir konu için yanımıza gelen şahsın söyleyeceklerini, sorunlarını ve düşüncelerini can-ı gönülden dinlememiz, hem kendisine gereken değeri vermiş hem de kendisi ile herhangi bir iş yapmaktan fazla onu memnun etmiş oluruz.
Hepimiz, bunun gerektiğine inandığımıza, dinlemenin ne kadar faydalı ve lüzumlu olduğunu bilmemize rağmen bir kısmımız tam olarak karşımızdaki kişiyi bütün dikkatimizle dinlememekteyiz. Bir nebze naziklik göstergesi olarak dinler gibi yapar, arada bir kafamızı sallar, “evet”, “hımm”, “doğrudur” gibi onay kelimeleri ile süsleriz.
Aslına baktığımızda, gözler her şeyi söylemektedir. Karşımızdaki şahıs, bizim gözlerimizden kendisini tam olarak dinleyip/ dinlemediğimizi fazlasıyla fark eder. Peki bunun böyle olduğunu da bilerek, neden dinliyormuşuz gibi tavırlar içerisine gireriz?
Bu konuda yapılan araştırmalar, dinlememizin zeka ile hiçbir ilgisi olmadığı ve dinleme duyarlılığının eğitim, tecrübe ve yetiştirme tarzı ile geliştiğini göstermektedir. Bir insan ne kadar zeki ve anlayışlı olursa olsun, eğer dinlemeye tahammül gösterecek kadar kendini zorlamaz, bunun lüzumuna ihtiyaç duymaz ve dinlemeyi bir alışkanlık haline getirmezse, sarf edilen cümlelerin büyük bir çoğunluğunu takip edemez.
Dinlemeye ihtiyaç olan iki alan vardır ki bunlar; haberleşme ve personel moral motivasyonudur. Çünkü iki konunun ortak hususu, ilgi ve odaklanmadır. Bir konuya ne kadar ilgimiz varsa, konuya o kadar kendimizi verir, odaklanırız. Esas itibariyle kötü dinlemenin sebebi, dinleyeni, söyleyenin konuşmasından çok daha süratle düşünmesidir. Buradan, düşünme sürecini yavaşlatmanın güç bir şey olduğuna ulaşabiliriz.
Bir kişiyi dinlerken, düşüncelerimizle bahsedilen konudan uzaklaşarak, farklı konulara, o konudaki kendimizle ilgili meselelere doğru dalarız. Maalesef, biz daha çok konuşulan konunun kendimizle ilgili bölümlerini ilgilenmemiz nedeniyle, dinlemek bizlere çok güç bir mesele gibi gelmektedir.
Hele hele günlük yaşamımızdaki vaktimize birçok konuyu sığdırmamız gerektiğine inandığımız ve böyle olmasını tercih ettiğimiz günümüz dünyasında, karşımızdaki insanları can kulağı ile dinlemek sanki bir hayal gibi gelmektedir. Bu durumda konuşan olarak karşımızdaki kişiyi kendimizi dinletmek için söylenen her şeyde ilginç bir şey, faydalanılacak bir konu bulmamıza dikkat etmemiz gerekir ki, bu da insanı belli bir yerden sonra fazlasıyla yoracaktır.
Karşımızdaki kişiyi ne olursa olsun etkin dinlemeliyiz. Eğer dinleyecek durumda değilsek, görüşmeyi ileriki bir zamana erteleyebiliriz. Bugün biz dinliyorsak, birkaç dakika sonra dinlenen biz olacağız. İletişim bağlarının kuvvetlenmesi için, etkin dinlemenin şart olduğunu değerlendiriyor, bu kadar önemli bir konuyu dikkatlerinize sunmak istiyorum. Esenlik dileklerimle…
İlhan Kılınç
Lojistik Alanda Yönetici
E-Mail: kilincilhan@yahoo.com