Değişim, insanoğlunun var olduğu dönemden bu yana her zaman kendinden söz ettirmiş bir olgudur. Zaten değişim olmasaydı, insanoğlu şu zamanki imkânlara sahip olmaz, daha ilk zamanlardaki mevcut şartlarını koruyor olurdu. Dolayısıyla, değişim denilen olgu insanoğlunun değişmez bir parçası olmuş ve olmaya da devam edecektir.
Toplam Kalite Yönetimi çalışmalarının en revaçta olduğu dönemlerde kullanılan bir deyim vardı “Değişmeyen tek şey değişimin ta kendisidir” diye… Bu sözün sahibi olan ve M.Ö. 575-435 yılları arasında Efes’te yaşamış Yunan Filozofu Herakleitos, kendisinden önceki filozofların boşu boşuna evrende kalıcılık ve süreklilik aradıklarını, oysa evrende kalıcılık bulunmayıp, mutlak bir değişmenin söz konusu olduğunu öne sürmüştür.
İnsan, değişimin hayatının her döneminde var olduğunu bilir. Çünkü değişime ayak uyduramaz ise, tabiri caiz ise, çağın gerisinde kalacağını bilir. Peki, insan değişimin hayatının bir parçası olduğunu bildiği halde neden değişime direnç gösterir?
Değişime direnmenin temel nedeni olarak, değişimlerin insanların gereksinimleri ile çatışma halinde olması gösterilebilir. Bireyin ekonomik, toplumsal veya bireysel gereksinimleri ile çatışan değişmeler direnme ile karşı karşıya kalabilir.
İnsanların bulunduğu ortam itibariyle değişimlere dirençlerin nedenleri farklılık gösterebilir. Örneğin, çalışan kesimde değişime dirençlerin iş ile ilgili nedenlerden olabileceği gibi, çalışma ortamı gereği sosyal nedenlerden veya kişisel nedenlerden de kaynaklanabilir. Çalışan insanların değişim ile ilgili genel kaygıları; çalışanın iş yükünü artıracağı, teknik bilgi yetersizliğine bağlı olarak yeni bir şeyler öğrenmenin zaman alacağı bunun da ilave dikkat ve iş gücü gerektireceği kaygısı, değişim ile birlikte hata yapma korkusu, teknolojik gelişmelerle birlikte insan gücüne olan ihtiyacın azalması yönündeki endişeleri olarak sıralayabiliriz. Değişime direncin ortadan kaldırılması, uzun bir sürece dayanır. Çalışanları zihinsel ve fiziksel olarak farklı bir ortama çekmeye çalışmak, başta şirket/ kurumların üst düzey yöneticileri olmak üzere yönetim kademesine büyük görevler düşmektedir. Çalışanlarına örnek olmak, onları değişimin ne gibi faydalar sağlayacağı yönünde ikna edilmelerini sağlamak, bu görevlerden bir kaçıdır…
Bu nedenle, değişim zorlamalarla değil, neden-sonuç ilişkileri ile çalışanlara tanıtılması, değişimin sıkıntısız olarak hayata geçirilmesini kolaylaştıracaktır. Dikte edilmek suretiyle çalışanlara sunulan değişim, sonuçlarını kısa vadede gösterse dahi, uzun vadede çalışmaların sonucunu olumsuz yönde etkileyecektir. Çünkü böyle bir değişim ile çalışanlar, başta inanmadıkları konuya kendilerini tam olarak veremeyecekler, sistemin gelişimi yönündeki tekliflerini kendilerine saklayarak yaratıcılığı ve katılımı engelleyeceklerdir. Bunun sonucunda da, iş tatmini düşük çalışanlar ordusu meydana gelecektir.
Bunun yerine; şirket veya kurum içerisinde öğrenen organizasyon temelinde insanları değişim süreci içerisinde yer alması sağlanmalı ve bu yönünde çalışılmalıdır. Şirket ve kurumlarda hayata geçirilmiş bir vizyon ve bununla uyumlu bir kurum kültürü ve değerler sistemi yaratılarak, iletişim, eğitim, katılım, kolaylaştırma ve destek gibi fonksiyonlar ile iş tatmini sağlanarak değişime olan direnç en aza indirgenebilecektir. Ancak bu şekilde değişim, sancısız bir şekilde yönetilebilir. Çalışmalarınızda kolaylıklar dilerim.
İlhan Kılınç
Lojistik Alanda Yönetici
E-Mail: kilincilhan@yahoo.com