Yöneticinin karşılaştığı en sıkıntılı problemlerden biri, onun büyüklüğünü elinden alan küçük şeylerdir. Kararı ne kadar kritik olursa olsun şirket içerisinde ses getirici tavır ve davranışlarda bulunması, genel müdür ile gireceği husumet veya medyada yer alacak kadar olumsuz olaylara karışması, yöneticinin geleceğini gayet güzel açık bir şekilde belirleyecektir.
Ancak, o küçük şeyler…. Onlar çok farklıdır. Onlar, küçük olduklarından önemsiz gibi gözükürler. İnsanlar küçük şeylerin çok daha büyük olduğunu geç anlarlar. Bu küçük şeylerden ilki “Kıskançlık”tır.
Kıskançlık insanın hafızasını kaybetmesinin bir başka şeklidir. Bu hastalığa tutulan kim olduğunu unutur. Başka bir deyişle o, tamamıyla kendisine has bir şahsiyeti olduğunu, kendisinden başka biri olamayacağını ve kimsenin onun yerini zorla elinden alamayacağını unutmuştur. Kıskanç bir yönetici gerçek kimliğini kaybetmiş veya hiçbir zaman bulmamış biridir. O ne kendisinin ne gibi kabiliyetlere sahip olduğunu idrak edebilmiştir, ne de iş görme gücünü sınırlayan yetersizliklerin farkındadır.
Kıskanç bir yöneticinin kendine büyük zararı dokunur, ancak mahiyetine verdiği zarar daha da büyüktür. Öncelikle güveni ortadan kaldırır. Haberleşmeyi yok eder. Takım halinde elde edilecek başarılara engel olur. Kıskanç bir şahsın yüzü serttir. Şahsiyeti keskin kenar ve köşelerden oluşmuştur. Bu keskinlik ile etrafındaki insanları her zaman incitir.
İkinci küçük şey ise, “Öfke”dir. Öfkeden kıpkırmızı olan bir yönetici bu kızgınlığa sebep; dikkatsizliği yüzünden büyük bir ihaleyi kaçıran bir tedarik uzmanından, şirket içi temizlik hizmetlerini tam yerine getirmeyen hademeye kadar her şey olabilir. Öfkesinin tetiğini, imla hatası yapan bir sekreter, erişilemeyen bir hedef veya alınmayan dolu çöpler olabilir.
Kontrolü elde olmayan yönetici oldukça kötüdür. Öfkesi ile bir fırtına yaratarak mahiyetindeki insanları tedirgin eder, onların rahat çalışmasını engeller. Dolayısıyla, çalışanların da gerilmesine neden olur. Yönetici ise bu durum içerisinde önderlik özelliğini kaybeder ve sonuçta başarısızlığa doğru giden bu yolun sonunda işini kaybeder.
Diğer bir küçük şey ise, “Korku”dur. Bir korku içerisinde hep rakiplerini düşünen bir yönetici, verilmemiş kararların baskısı altında yanlış bir karar vermek düşüncesiyle korkar durur. Fakat bir departmanda korkusuz bir yönetici ne kadar tehlikeli ise, korkak bir yönetici de o kadar öldürücüdür. Yöneticinin en önemli fonksiyonlarından biri karar vermektir. Karar vermekten korkan bir yönetici ya harekete geçmekte o kadar geç kalır ki geç verilmiş bir karar şimdi yanlış olur ya da, gözlerini kapatır ve önüne bakmadan ilerler ve felaketin içinde kendisini bulur.
Buradaki en önemli husus, Yöneticinin tehlikelerin insan hayatında normal ve kaçınılmaz bir şekilde mevcut olduğu gerçeğini kabul etmesidir. Yönetici, kararlar alırken yanlış karar alacağım korkusu ile yaşarsa, korku baskısı her şartta onu yanlış karar almaya zorlar. Aynı şekilde mahiyetindeki çalışanları da hata yapmaktan korkarsa, herhangi bir ürün çıkmayacağı gibi verimlilikte kendiliğinden düşer.
Son küçük bir şey ise, “Hırs”tır. Hırs, kıskançlık ve korkunun kardeşi, öfkenin babasıdır. Aşırı hırs insanı yanlış karar almaya zorlar. Oskar Wilde hırs için “Başarısızlığın son sığınağıdır” demiştir.
Kıskançlık, öfke, korku ve hırs, bunlar yöneticilerde makul seviyede olması gereken küçük şeylerdir. Ancak bunların seviyeleri diz üstüne çıkarsa, faydasından öte öngörülemeyen sonuçlara neden olur. Küçük gibi gözüken ancak etkileri büyük olan bu dört gizli şeye dikkat etmeli, değil mi?
İlhan Kılınç
Lojistik Alanda Yönetici
E-Mail: kilincilhan@yahoo.com
www.linkedin.com