Rusya’nın Ortadoğu politikasının kökleri, Çarlık dönemine dayanıyor. Söz konusu dönemde Rusya’nın Osmanlı İmparatorluğu ve Pers İmparatorluğu ile çeşitli savaş ve barış dönemleri olmuştu. Bu bağlamda, “sıcak denizlere” (Akdeniz) ulaşmak Rusya’nın her zaman başlıca stratejik önceliği olmuştu.
Soğuk Savaş döneminde ise, başta ABD olmak üzere Batı ve Doğu blokları arasında yaşanan ayrışmaların etkisiyle Ortadoğu da ikiye bölünmüştü. Bu çerçevede, başta Suriye gibi bazı ülkeler SSCB’ye yakınlığı tercih etmişti ve SSCB’nin Suriye’de askeri üsleri bulunuyordu. Soğuk Savaşın ardından Rusya’nın genel olarak aynı politikayı takip ettiği ifade edilebilir. Bu çerçevede, hâlihazırda, Rusya’nın Ortadoğu’daki yegâne askeri üssü Suriye’nin Tartus şehrinde bulunuyor. 2011 yılında Arap Baharı’nın cereyan etmesiyle beraber, Arap dünyasındaki otoriter rejimler art arda çökmeye başlamıştı.
Tunus’tan Mısır’a, söz konusu coğrafyada halkların otoriter yönetimlere başkaldırışına şahit olunmuştu. Suriye’deki kriz tam da bu dönemde başlamıştı. 2010-2011 yıllarında Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat’a karşı başlayan halk hareketi, hızlıca bir iç savaşa dönüştü ve bununla beraber dış aktörler de bu savaşın bir parçası haline gelmeye başladı. 2015 yılından itibaren ise Rusya’nın Suriye stratejisinin yeni bir boyut kazandığı ifade edilebilir. Bu çerçevede Rusya, Esat rejimine silah yardımlarının arttırdı ve Esat karşıtı muhalif gruplara karşı açık bir şekilde askeri müdahalelerde bulundu.
Rusya’nın bölgedeki diğer önemli müttefiki olan İran da açık bir şekilde Esat rejimini desteklediğini ifade etti. Başta ABD olmak üzere Batı güçlerinin ortak tavrı ise Suriye’de siyasi bir çözümün oluşması için Esat rejiminin varlığının ciddi bir engel teşkil ettiği yönündeydi. Bu çerçevede çeşitli muhalif gruplara destek verilmişti.
Buna karşın, Rusya’nın bölgede siyasi bir çözümün bulunması ve iç savaşın sonlandırılması için arabuluculuk girişimlerinde bulunduğunu da hatırlatmakta fayda var. Bu çerçevede, Suriye’de Esat yönetimine karşı olan ılımlı muhalif grupları ile rejim yetkilileri aynı masaya oturtulmuş ve en azından bir ilk temas sağlanmıştı. Ancak, Rusya’nın başlıca tutumu, Suriye Arap Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğüne olan saygı ve desteğin sürmesi yönündeydi ve herhangi bir siyasi çözümün bu prensibi göz ardı etmemesinin gerekliliği defalarca vurgulandı.
Hâlihazırda karşı bloklarda olmalarına rağmen AB ve Rusya’nın, Suriye’de faaliyet gösteren IŞİD ve diğer benzer terör örgütlerine karşı ortak bir dayanışma içinde olduğu da görülüyor. Bu kapsamda hem ABD ve müttefikleri, hem de Rusya başta IŞİD terör örgütü olmak üzere bölgedeki terör örgütlerine askeri müdahale ve saldırılar düzenliyor.
Deniz Servantie
İKV Uzman Yardımcısı
E-Mail: dservantie@ikv.org.tr