Lider kişisel vizyonunu oluşturduktan sonra bunu birileri ile paylaşmak, işbirliği yapma gereği duyar. Vizyonunu çevresindekilere aktarıp, onların da bu vizyona inanmalarını dolayısıyla ortak olmalarını ister. Bu durum kendisine bir liderlik pozisyonu kazandırma arzusu için değil, vizyonunu gerçekleşmesinde etrafındaki kişilerle birlikte olma isteğidir.
31 Ekim 2016 tarihinde yayımlanan “Liderlik – İletişim İlişkisi” konulu makalemde Liderin Yöneticiden ayıran farkları açıklamıştım. Belirttiğim makalemde de anlaşılacağı üzere; buradaki birlikte olma isteği lidere has bir özelliktir. Eğer konumuz Yöneticinin ikna kabiliyeti olmuş olsaydı; Yöneticinin belirlediği vizyon çerçevesinde çevresindeki kişilere bu vizyonunu dikte etme şeklinde olacaktı.
Aslına baktığınızda ikna konusu Liderlik adına daha zor bir konu haline gelmekte… Buradan da anlaşılıyor ki, Liderlik zor bir zanaat… İknaya dayanmayan, bir itaat sağlamanın liderlik değil zorbalık olduğu söylenmiştir. Özellikle organizasyonlarda yer alan kişilerin sorgulanmamış otoriteye pek tahammülü olmaması, ticari işletmelerde insanların serbestlik içinde davranmaları, insanların sadece ne yapacaklarını değil, niçin yapacaklarını da bilmek istemeleri, onların bir şekilde ikna edilmesini şart koşmaktadır.
Bu titizlikle konuya çalışmayı, ikna edilecek konunun ispatına yönelik gerekçeleri belirlemeyi ve etkileşim içerisinde olunacak kitle ile duygusal anlamda senkron olmayı gerekli kılar. Yüksek ikna becerisi olan kişilerin ortak özellikleri; açık fikirlilik, ikna sürecine kendi bakış açılarını düzeltmeye ve başkalarının görüşleri ile bütünleşmeye hazır olmalarıdır ki, bu kendilerine son derece ikna edici bir nitelik kazandırır.
Açık fikirlilik aynı zamanda samimiyeti doğurur, bu da insanları ikna ederek kabul ettirmesi yönünde önemli bir özelliktir. Başarılı bir ikna süreci dört aşamada gerçekleşir. Güvenirlilik ortamı sağlamak, ikna edilmek istenilen kişiler ile ortak zemin oluşturmak, görüşleri samimi bir dil ve çarpıcı kanıtlar kullanmak sureti ile pekiştirmek ve ikna edilmek istenilen kişiler ile duygusal bağlantı kurmaktır.
İnsanlara iknanın gerçek nedeninin inandırmak, zorunlu kılmak, dikte etmek değil, konuyu görüşmek ve öğrenmek olduğu fark ettirilmelidir. Kişilerin gözüne sokarcasına yapılan ikna süreci red duygularının gelişmesine yol açacaktır. Bir kişiye en kötü şartları gösterdikten sonra daha az kötülerini göstermek bir ikna metodudur. Bir insanı belli bir konuda ikna etmenin bir başka yolu ise, kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez sözü ile şekillenen durumdur. Bir kişiye reddetmesi çok muhtemel büyük bir ricada, teklifte bulunup, reddetmesi halinde arkasından daha küçük olan, daha kolay kabul edilebilecek esas teklifi yapmak, bir başka ikna metodudur.
Bir kişiyi bir harekete kazandırmak için uzun ikna konuşmalarından ziyade onu hareket ile ilgili toplantı, çalışma veya başka bir eyleme dâhil etmek, kişinin katıldığı eylem sonunda kendisi ile tutarlı olmak, tutarlı görünmek için o hareketi ve arkasındaki düşünceyi savunmasını sağlar. Biri ile başlangıçta en üst seviyeden ilişki içine girmeye gerek yoktur. Bu gereksiz bir hareket olur. Ufak bir başlangıç, ona fikirle ilgili ufak bir hususun benimsetilmesi ve onun tarafından dillendirilmesinin sağlanması ile ufak fikirlerle başlayıp, tüm fikrin savunucusu haline dönüştürülebilir. Reklamcıların da çok kullandığı, kişilerin kendilerini iyi hissedecek bir ortam hazırlamak üzere, ilham verici bir melodiyi dinletirken, konuyu dayatmak istedikleri ürünü bununla eş zamanlı ve ilişkili olarak kişinin dikkatine sunmaktır. Sonuç olarak, “İkna” zorlama, dayatma, mecbur bırakma değil, “Benimsetme” sürecidir. Çalışmalarınızda kolaylık dileklerimle…
İlhan Kılınç
Lojistik Alanda Yönetici
E-Mail: kilincilhan@yahoo.com
www.linkedin.com