Yaşam düşündüğümüz kadar zor değil aslında… Onu zorlaştıran bizleriz. Evet, hayatımızın gidişatı istediğimiz gibi olmayabilir. O halde yönün yanlış olduğunu, bu durumda onu değiştirmeyi düşünmeliyiz. Hayat, bize sunulmuş bir armağandır. Onun kıymetini bilmeli ve onu güzellikleriyle yaşamaya çalışmalıyız.
Dünyaya gelen bir bebeğin ilk karşılaştığı mücadele nefes alıp/ verebilmektir. Daha doğrusu bu mücadele; anne karnındaki yaşama sisteminden, Dünyadaki yaşama sistemine geçiş mücadelesi, yani nefes alma/ verme olayının öğretilme/ öğrenilme meselesi ile karşı karşıya kalmasıdır. Ancak, hayatımızın normal akışında bu olayın hiç de farkında olmayız. Ta ki nefes alıp/ vermede zora düştüğümüz ana kadar… Dalgıç olan bir arkadaşımın, “Nefes” ile ilgili başından geçen bir olayını sizlerle paylaşmak istiyorum: “Body” dedikleri arkadaşı ve yanlarında bulunan öğretmenleri ile dalgıçlık eğitiminde 100 metre denizin derinliklerinde dalıştayken, eğitim kapsamında kendisi farkında olmadan öğretmenleri oksijen tüpünü kapatıyor. Denizin 100 metre derinliklerinde bulunan ve hemen su yüzüne çıkmak ise hayati tehlike arz ediyor. Bir panik havasında bulunan arkadaşım, bundan sonraki oksijen ihtiyacını arkadaşının tüpünden ağızlığı ortak kullanarak karşılıyor, yavaş, yavaş satıha, su yüzüne çıkıyorlar” Arkadaşım, nefesin hayatımızda ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu bu tecrübe ile öğrenmiştir.
Aslına baktığınızda nefes alıp/ vermeyi sanki çok basit ve sıradan bir işlev olarak görürüz, bu nedenle de nefes almanın kıymetini bilemeyiz. Nefes almak için bir makineye de bağlı olabilirdik. Düşünebiliyor musunuz hayatınızda neler değişebileceğini… Bu durum bile bizlere hayata güzel taraftan bakmamızı sağlayacak bir pencere açmaktadır. O nedenle, sürekli yakınmak yerine, hayatın zor taraflarından değil de, hayatın pozitif yönlerinden bakarak şartların yaşanabilir olduğunu görmemiz gerekir. Türkiye’nin yakın geçmişte şiddetinin yedinin üzerinde yaşadığı; 1999 Gölcük Depremi ve 2011 Van Depremini hatırlayalım. Hayatta kaldığımıza şükredip, sonra karnımızı ve sonra da kalacağımız çadırımızı düşünmüştük. Yaşıyoruz o halde şimdi yaşamımızı mutlu kılacak birden çok sebeplerimiz mevcut.
Hayatımızda kafamıza taktığımız, gereksiz yere kendi kendimize dert edindiğimiz konular vardır. Bunlardan bir tanesi de, çevremizdeki insanlarla yakınlarımızın davranışlarıdır. İnsanları olduğu gibi kabul etmek bunun tek ama tek çözümüdür. Değiştirmek için çaba sarf etmek ise en zor çözüm yöntemidir. Boşuna yorulacağınızı garanti ederim. Çünkü bir insan yedisinde neyse, yetmişinde de odur. Sahip olduğumuz değerlerin kıymetini bilmeden başkasının elindekilere bakmak hayatı olumsuz olarak bakmamıza sebep olacak diğer bir konudur. Oysaki elimizde bulunan değerlere gerekli ihtimamı göstermiş olsak, belki de gerçekten değerlerin uzakta değil çok yakınımızda olduğunu fark ederiz.
Emek harcamadan hiçbir şeye sahip olunamayacağını artık kendimize kabul ettirmenin zamanı gelmiştir. Unutmayalım yaşam bize sunulmuş en büyük nimettir ve onu layıkıyla yaşamak vazifemizdir. Hayatı değiştirmenin en önemli yolu; önce bakış açımızı değiştirmektir. Hayata olumlu bakabilmek ise bizim elimizdedir. Hayatta kötünün de kötüsü olduğu durumların olabileceğini asla aklımızdan çıkarmamalıyız. Bu, hayata pozitif yönden bakabilmek için yeterli sebep değil midir? Bugününüzün dünden daha güzel olması dileğiyle…
İlhan Kılınç
Lojistik Alanda Yönetici
E-Mail: kilincilhan@yahoo.com
www.linkedin.com