Eski zamanlarda kabileler arasındaki savaşlar, hiçbir hazırlık yapılmadan hemen o noktada ve ele geçirilen silahlar ile yapılırmış. Sonraları ise savaşlardan elde edilen tecrübeler, bazı zeki savaşçıların önceden hazırladıkları planlar sayesinde düşmana karşı daha az zayiat vermek üzere üstünlük kurmanın yollarını araştırmışlardır. Böylece ilk çağlarda savaşın yegâne unsuru olan taktiğe strateji ilave edilmiştir. Zamanla bir günlük bir savaşla neticeye ulaşmanın imkansızlaşması, maksadı sağlamak üzere birçok savaşlar yapılması, önceden planlar yapılmasını icap ettirmekten ziyade, teşkilatı harp silah ve araçlarının hazırlanmasına da ihtiyaç göstermiştir.
Genel olarak ilk çağlarda yapılan savaşların maksadı sadece kabilelerin ellerinde bulundukları toprakları kuvvetlenen diğer kabilelere kaptırmamaktı. Zamanla fetihler yapmak ve dini yaymak üzere savaşlar gerçekleştirilince, savaş alanları kuvvetlerin ana vatanlarından uzaklaşmış ve bu başarıya ulaşmak için sadece kuvvet üstünlüğü yeterli olamamıştır. Kuvvet üstünlüğünün yanı sıra gizlenecek yerler yapmak, düşman için tuzaklar kurmak, nakliye işlerini düzenlemek, savaşçılar için uzun zaman yetecek iaşe malzemelerini sağlamak gibi ihtiyaçlar ortaya çıkmıştır. Harp tarihindeki bu yenilikler bize strateji ve taktiğe ilaveten yepyeni bir unsurun, yani “Lojistik”in ortaya çıktığını göstermektedir.
Harp tarihinin sayfalarını karıştıracak olursak; Annibal, Atilla, Büyük İskender, Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman gibi büyük komutanların yaptıkları harekâtlarda başarıya ulaşmalarının sebebi sadece kuvvetli ve iyi silahlanmış bir orduya sahip olmaları değildir. Kuzey Afrika’da Katarca’dan kalkıp İtalya’yı istila eden Annibal’ın, İstanbul’dan kalkıp Mercidabık ve Ridaniye’de ordusunu başarıya ulaştıran Yavuz Sultan Selim’in ve Edirne’den Avrupa’nın ortalarına bir yıldırım hızı ile ilerleyen Kanuni Sultan Süleyman’ın ordularını bu başarılara götürürken nasıl teşkilandırdıkları ve memleketlerinden bu kadar uzak mesafelerde o günün şartları altında ordunun her türlü ihtiyaçlarını nasıl karşıladıkları sorusu ile karşılaşmaktayız.
Birinci Dünya Harbi’nde Hamidiye Kruvazörünün başarı ile yürüttüğü korsan harekâtını incelediğimizde; bu geminin başarısı Komutanın taktik dehasından ziyade, personelin morallerini yüksek tutmada ve ihtiyaçlarını temin etmedeki yaratıcılıklarından doğduğunu tespit ederiz.
Lojistik faaliyetlerine ilk önce önem veren Baron A.H. JOMINI’dir. Elli yıl müddetle askeri sahada yazılar yazıp dersler veren Baron Jomini, yaşadığı dönemde askeri görüş ve düşünceleri yönünden bir otorite sayılmıştır. 19’uncu yüzyılın ikinci yarısında Baron Jomini’nin askeri konularıyla ilgili tanım ve düşüncelerini lojistik teriminin anlamı çerçevesinde görmeye başlayan askeri otoriteler, artık lojistiği titizlikle göz önünde bulundurmalarına karar vermişlerdir. Böylece lojistik terimine olmamakla birlikte, lojistik konularına karşı ilgi gittikçe artmaya başlamıştır.
Modern Amerikan bahriyesi ilk detaylı lojistik konseptini İspanyol – Amerikan Savaşı ile büyük Beyaz Filo’nun 1907-1908 yılında dünya etrafında yapmış olduğu seyirden çıkarılan derslere dayanarak hazırlamıştır. Askeri ihtiyaçlarla savaş imalatının merkezi olarak sevk ve idare edilmemesi nedeniyle, 1915 yılında İngiltere’de meydana gelen mühimmat krizi, hükümet ve silahlı kuvvetlerin yetkililerini, askeri lojistik desteğin, sivil sanayi ve ekonomisiyle istinat ettirilmesi zorunlu olduğu inancına sevk etmiştir. Böylece lojistik kelimesi, sanayi seferberliği ile ilgili hususlara hatta ekonomik seferberlik ile sivil ekonominin daha geniş sahalarına entegre olmaya başlamıştır.
İşte yaşanan bu durumla birlikte “Lojistik” askeri alandan sivil alana geçmeye yavaş yavaş başlamıştır. Lojistiğin tarihini köşemin sınırları çerçevesinde kısa olarak açıklamaya çalıştım. Limanlarımız arasındaki deniz taşımacılığı ve deniz ticareti konusunda özgürlüğe kavuştuğumuz 1 Temmuz Kabotaj Bayramımız Kutlu Olsun….
İlhan Kılınç
Lojistik Alanda Yönetici
E-Mail: kilincilhan@yahoo.com
www.linkedin.com